6 Mart 2012 Salı

Tapınak Şövalyeleri - Haçlı Seferleri / Bölüm 1


Merhaba,Bugün en çok merak edilen,Yüzyıllardır Dünya'yı gizli olarak yöneten Tapınakçılar'ı inceleyeceğiz.Tapınakçıların doğuşu 1.Haçlı Seferlerine dayanır.Tapınakçıların doğuşunu anlamak için önce  Haçlı Seferleri'ni incelememiz gerekli.1.Haçlı Seferler'i Batı dünyasının fakirlik çektiği bir dönemde olmuştur.1.Haçlı Seferleri'nin oluşmasındaki en büyük etmenlerden biri Fakirlik içinde yüzen Hıristiyan dünyası zengin,bolluk içindeki Müslümanlardan bu zenginliği almak istemesidir.Papa II. Urban Haçlı Seferlerinin katılımını arttırmak ve insanlara cesaret kazandırmak amacıyla Clermont Konsili Toplantısında Büyük bir konuşma yapmıştır.(Livre des Passages d'Outre-mer yak).Bu konuşma çok özel olarak planlanmıştır.Konuşmasında Doğudaki zenginliklerin alınmasının büyük bir görev olduğundan ve Sefere katılacakların Cennet ile ödüllendireleceğinden bahsetmiştir.Haçlı seferi kavramını ortaya atmak için güney Fransa'nın iki önemli lideri olan "Toulouse'lu Raymondo IV" ve "Puy Başpiskoposu Adhemar" ile konuşmuştu. Adhemar Clermont Konsilinde şahsen bulunmuş ve bu konsilde "haç takma"ya, yani Haçlı Seferine gitmeye, başta talip olmuştu. Bundan sonra 1095'de ve 1096'nin sonlarına kadar II. Urbanus bu
Clermont Konsili
mesajını ülkeyi gezerek Fransa'ya yaymaya uğraştı ve kendinin Fransa'da varamadığı yerlerine kendine vekil olan piskoposlara ve papazlar gönderek bu Urban'ın fikirlerinin yayılmasını ve herkesce kabul görmesini sağladı. Yine Papa vekilleri papazlar bu fikirlerin Fransa, Almanya ve İtalya'da yayılmasına neden oldular. Bu konuşmaya gelen yanıt Bizans imparatoru Aleksius'un, hatta II. Urbanus'un, beklediğinden çok daha pozitif oldu. II. Urbanus Fransa'da yaptığı gezilerde Haçlı Seferine bazı kişilerin (kadınların, keşişlerin ve hastalarin) katılmasını yasaklamak istediğin açıkladı ama bu istekleri Hristiyan ahali tarafından kabul edilmediği hemen aşikar oldu. Sonunda bu silahlı haç seferine gitmeye gönüllü olanlar yüksek tabaka askerlik bilir şövalyeler değil; hiçbir savaş yapma yeteneği olmayan ve çok az serveti olan veya hiç serveti olmayan köylüler oldu. Kilise veya sivil bürokrasi tarafından kontrol edilemeyen yeni bir Hıristiyan inanç sistemi coşkusu Avrupa'nin her yanına yayıldı. Bu çoşkuyu ortaya çıkaran tipik bir âyinde önce II. Urbanus'un ortaya attığı fikirler açıklanmakta idi; sonra Haçlı Seferi gönüllüleri ortaya çıkıp Kudüs'teki"Kutsal Kabir Kilisesi"(Kıyamet Kilisesi) ne gidip kutsal hacı olmaya yemin etme töreni yapılmakta ve bu gönüllülere bezden bir kırmızı istavroz (haç) verilmekte ve bunu elbiseleri üstüne dikmeleri istenmekte idi.Bu Seferlere hiçbir İmparator katılmamıştır ancak birçok Baron Papa'nın çağrısına olumlu yanıt vermiştir.Bunlar:






  - Toulouse Kontu Raymond IV veya Raymond de Saint-Gilles;
  -  Bau'lu Giyom ve oğlu Bau'lu Raymond;
  - Tranta Kontu Boemondo ve yeğeni Tancred Güney İtalya'da Norman hükümdarlar ailesinden;
  - Vermandois'lı Hugh, Fransız Kralı I. Filip'in kardeşi
  - Corteheuse'lı Robert, Normandi Dükü ve (sonradan İngiltere Kralı olan) Fatih William'in kardeşi
 - Toulouse Kontu Raymond IV veya Raymond de Saint-Gilles;
  -  Bau'lu Giyom ve oğlu Bau'lu Raymond;
  - Tranta Kontu Boemondo ve yeğeni Tancred Güney İtalya'da Norman hükümdarlar ailesinden;
  - Vermandois'lı Hugh, Fransız Kralı I. Filip'in kardeşi
  - Corteheuse'lı Robert, Normandi Dükü ve (sonradan İngiltere Kralı olan) Fatih William'in kardeşi 
  -Flandra Kontu II. Robert.
  -Godefroi de Bouillon, Aşağı Loren Dükü; kardeşi Boulogne'lu Baudouin ve kuzenleri Bourg'lu Baudouin
  - Blois Kontu Blois'lu II. Einne
  - Amiens Kontu I. Enguerrand ve oğlu Marle'li Thomas
  - Saint-Pol Kontu II. Hugues de Campdavaine ve oğlu Enguerrand.


Bu kadar ayrıntı Tapınakçıları anlamamıza yeterli olacaktır :) 





Haçlılar'ın asıl hedefi Kudüs'ü ele geçirmekti.Haçlılar,Kudüs'e doğru ilerlerken binlerce insanı katletmiş hatta öldürdükleri insanları: ''biz gelmeden önce altınları yutmuştur'' diyerek mideleri kesmiş altın aramışlardır.Kudüs'e vardıkların da Çok büyük bir katliam yapmışlardır.Hatta Orada bulunan bir asker tarafından yazılan bir kitapta çok dehşet verici cümleler kullanılmaktadır.Bacaklarımıza kadar gelen kan gölü vardı.Yerlerde o kadar ceset vardı ki cesetlere takılıp düşe düşe ilerliyorduk.İnanılmaz bir Katliam yapılmıştı.Haçlılar Süleyman Tapınağı'na girmişti.Şimdi geliyoruz bu olayın ne kadar korkunç olduğunu hissettiren Konuşmalara:









O zamanda yaşamış, ismi bilinmeyen bir Latince tarih yazarının "Gesta Francorum" adlı eserinde bu durum şöyle betimlenmektedir:


''...  bizim askerlerimiz Süleyman Tapınağına kadar onları katlederek, öldürerek takip ettiler; burada katliamla o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı katliama devam eden askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti.''


Yine durumu diğer bir birincil kaynak "Chartres'li Fulcher" tarihinde


''Bu tapınakta 10.000 kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplı olduğunu görürdünüz. Daha başka ne denilebilir? Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar.''


Diğer Haçlı yazarlardan biri olan, Aguiles'li Raymund ("Historia Francorum qui ceperunt Iherusalem" eserinde) bu vahşeti "övünerek" şöyle anlatır:


''Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları - ki bunlar en merhametlileriydi - düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Öyle ki yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, buna inanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, Süleyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarımızın bileklerinin boyunu aşıyordu.''


İbn al-Kalanisi (1073-1160) Şam tarihini işleyen Zeyl Tarih Dimaşk adlı zamanının tarihinde "Ahaliden çoğu öldürüldü. Sinagoglarına sığınan Yahudileri Franklar kafalarının üstünden yaktılar" demekte ve bu yangından sonra hiçbir yaşayan Yahudi kalmadığını yazmaktadır. Bazı yazarlar Haçlı askerlerin Sinagog içinde Yahudiler yanmakta devam ederken "İsam, Sana Tapıyoruz." ilahisini iniltiler üzerine duyurmak için bağırarak söylüyerek sinagog etrafında eğlendiklerini yazarlar.
Arap tarihci Ibn-i al Athir (1160-1233) Al-Kamil fi'l Tarih (Mukkemmel Tarih)" adlı 13 ciltlik abide eserinde




''Kutsal şehrin nüfusu kılıçtan geçirildi ve Frenkler bir hafta süren bir Müslüman katilamına giriştiler. Mescid-i Aksa Camiinde yetmiş binden fazla kişiyi öldürdüler.''


Birinci Haçlı Seferi'nde Kerboga'ya karşı Antioch'dan çıkış hücumu. Piskopos şapkalı Puy Baspiskoposu Adhémar de Monteil "Kutsal Mızrak" taşımakta
Godfrey de Bouillon: Fransız soylu şövalye. Kudüs Krallığı kurucusu
Bu konuşmalar gerçekten insanın kanını donduruyor.Haçlı Seferi bittikten sonra,Haçlılar Kudüs Krallığı adlı bir devlet kurdular. Tapınakçılar, Haçlıların Kudüs'ü ele geçirmelerinden ve bir Latin Krallığı kurmalarından yaklaşık 20 yıl sonra tarih sahnesine çıktılar. 1118 yılında kurulan ve herkesçe tanınan adı "Tapınakçılar" veya "Tapınak Şövalyeleri" (İngilizce'de Templars ya da Knights Templar) olan bu tarikatın tam ismi "İsa'nın ve Süleyman Tapınağı'nın Yoksul Şövalyeleri" idi. ("Pauperes Commilitones Christi Templique Salomonis") Kurucuları ise toplam 9 şövalyeden oluşuyordu: Hugues de Payens, Godfrey de St. Omar, Godfrey Rossal, Gundemar, Godfrey Bisol, Payen de Montdidier, Archibald des St. Aman, Andrew de Montbard ve Provins Kontu. Ortaçağ Avrupasının en güçlü, en etkili ve hakkında en çok konuşulan örgütlerinden biri olacak bu tarikatın kuruluşu Kudüs'te sessiz sedasız gerçekleşti. (Bu tarikat hakkındaki bilgilerin önemli bölümü, 12. yüzyılda yaşayan tarihçi Guillaume de Tyre kanalıyla günümüze ulaşmıştır.)  Yukarıda adı geçen kurucular dönemin Kudüs Kralı II. Baldwin'in huzuruna çıktılar ve Birinci Haçlı Seferi'nin ardından Kudüs'e akın eden Hıristiyan hacıların mallarını ve canlarını koruma işine talip olduklarını belirttiler. Kral Tapınakçılar'ın ilk "Büyük Üstadı" olan Hugues de Payens'i yakından tanıyordu. Kendilerine büyük destek verdi; aynı zamanda onlara bir zamanlar Süleyman Tapınağı'nın yer aldığı (Mescid-i Aksa'yı da kapsayan) bölgeyi tahsis etti. Büyük İslam kumandanı Selahaddin Eyyubi'nin Hıttin Savaşı'nın ardından Kudüs'ü geri almasına kadar geçen 70 yıl süresince "Tapınak Tepesi", Tapınakçılar'ın merkezi oldu. Kendilerine "Süleyman Tapınağı" ile bağlantılı bir isim verilmesinin nedeni de işte buydu. Özellikle burasını kendilerine üs olarak belirlemeleriyse rastgele bir seçim değil, bilinçli bir tercihti. Tapınak, Hz. Süleyman'ın gücünün bir simgesiydi; Tapınak'tan geriye kalanlar ise büyük gizler barındırıyordu.
Kurucu şövalyelere göre, bir araya gelmelerinin, diğer bir deyişle bu tarikatı kurmalarının amacı, kutsal toprakların ve Hıristiyan hacıların güvenliğini sağlamaktı. Ancak Tapınakçılar'ın gerçek amacı çok farklıydı...Diğer yazımda Tapınak Şövalyeleri'nin 2.Bölümünü inceleyeceğiz,Takipte kalın :)












Ahmet Sait AVCI












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder